4 Haziran 2009 Perşembe

Sekiz günde iki konser..

..çok da alışık olduğumuz bir şey değil. Yapmayı tercih ettiğimiz bir şey de değil, her şeyden önce çok yorucu. Ama İstanbul Studio Live konserinden 1 hafta sonra gelen bir İzmir konseri olduğu için kimsenin bir itirazı olmadı, grupta grubun üçte birinin İzmir'li olmasından öte bir İzmir sevgisi var :)

Öncelikle Studio Live konseri.. İstanbul konserlerine tam kadro çıkmayı başarabiliyoruz. İstanbul dışı konserlerde ise bunu yapabilmiş değiliz henüz. Her ne kadar konsere tam kadro çıktıysak da öncesinde bir provayı bile tam kadro yapamamış olmamız, ve hatta az sayıda prova yapabilmiş olmamız, bizi konser öncesi endişelendirdi aslında. Ama konserde bunun eksikliğini çok çekmedik, eksik olan şey daha çok ilk iki parçadan sonra çalışmamaya karar veren vokal monitörü oldu. Uzak monitörlerden aldığımız seslerle konseri tamamladık, umuyoruz ki Mayıs sonu için güzel bir sayıdaki seyirci bunu çok hissetmemiştir. Bizim açımızdan bakarsak, verdiğimiz en keyifli Studio Live konserlerinden biri oldu. Sonlara doğru kendi sesimizi duymakta zorlandık, bizim bu işi yapmamızın yegane sebebi olan bu coşku için teşekkürler!

İzmir'e gitmek için Cuma akşamüstü hepimizi evlerimizden alan super lux sanatçı karavanı bizi Atatürk havaalanında özel uçakların bulunduğu piste götürdü. VIP passını unutan bir arkadaşımız olmasına rağmen, kapıdaki güvenlik bizi tanıdığından gülümseyerek "buyrun, hoşgeldiniz" dedi. Enstrümanlarımız zaten İzmir'e inmişti, souncheck için sahne hazırlanıyor olmalıydı. Bir buçuk saat sonra Alsancak'ta olacaktık.

Sonra uyandım.

İzmir konseri için yine daha önce yaptığımız gibi sabah erken saatlerde Çağlayan'a, stüdyoya gitmemiz gerekiyordu. Acaba bu defa zamanında yola çıkabilecek miydik? Şaka yapıyorum, öyle bir şey tabi ki mümkün değil. Ama kendimizi geliştiriyoruz, sadece 45dk gecikme ile, eşyalarımızı minibüse yüklemiştik ve yine yoldaydık işte. Sekiz küsur saat sonra Alsancak'a vardığımızda Opus Bar'ın bulunduğu 1453 sokakta insanlar içkilerini yudumlarken bir yandan da yolun ucundan güneşi batırıyordu. Souncheck'te işine ara veren güzel İzmir'i biraz olsun tatmaya çalışıyordu.

Sahne bizim gibi bir grup için biraz küçük olmakla beraber, daha küçük yerler de gördüğümüzden, çeşitli yan formüllerle sahneye sığmayı başarmıştık. Bir gün gelecek, deve güreşi formasyonunda konser vermeyi de öğreneceğiz. O zaman çıkamayacağımız sahne kalmayacak.


Konser harikaydı. O sıcakta bizi dinlemek için kapalı bir bara girmeye ikna olan, ve bununla yetinmeyip her şarkıya eşlik eden İzmir seyircisi, bazı noktalarda unuttuğumuz şarkı sözlerinde de kurtarıcımız oldu :)

Soundcheck boyu giderilemiyen bir teknik arızadan sonra ses mühendisimiz Görkem bu hale geldi yalnız. Tekrar kullanılamayabilir, endişeliyiz.


Vee bir güzel sürpriz de, Küçük Prenses'in doğumgünü olmasıydı :) Pasta kestik, eve gitmeden önce çorbacıda yediğimiz tahinli pide ile de üstlük yaptık, göbeklerimizi de ihmal etmemeliydik.

Sabah Alsancak'ta yaptığımız kahvaltı bize neden burda yaşamıyoruz diye sordurttu. Her İzmir'e geldiğimizde bu oluyor, bu da kaçınılmazlardan. Malesef geçen İzmir konserimizden daha kısa planlamıştık bu ziyaretimizi, öğle saatlerinde yola çıktık, gözlerimiz arkada.. Güzel İzmir...


Dönüş yolunda Akhisar'daki Köfteci Ramiz'in tuvalet kapısının önünde çektiğimiz şu fotoğrafı da paylaşmadan edemeyeceğim. Baget, pena, teller ve imzalar orijinaldir.


Mutlu yıllar Pili :)

1 yorum: